Dürüstçe konuşan, lafın gerisine saklanmayan, yanlışsız bildiğini söylemekten sakınmayan bir teknik adam Jose Mourinho… Galatasaray derbisinin akabinde nasıl yenildiği değil, basın toplantısına katılmaması konuşuldu. Olağan ki kimse, “Kaçtı” demedi. Lakin, yaşadığı ve yaşattıkları nedeniyle, Avrupa Ligi için yapılan basın toplantısında bunları anlatma gereksinimi hissetti. Gerisinden da Galatasaray’ın açıklaması geldi.
Bilmeyen azdır fakat hatırlatmak gerek; Mourinho, Okan Buruk’un basın toplantısının uzamasından şikayetçi olarak konuşmadan stattan ayrıldı. Bunun sonrasında da Fenerbahçe, Profesyonel Futbol Disiplin Heyeti’ne sevk edildi.
Galatasaray A Ekibi Medya Sorumlusu Coşkun Gülbahar’ın anlatımına prestij ederek, talimatı şöyle bir gözden geçirelim:
Maç 22.00’de bittiğine nazaran, kazanan ekibin 3, kaybeden ekibin 2 futbolcusunun katılacağı flaş röportajlar, maçın bitiminden en geç 10 dakika içerisinde başlayıp, yarım saat içerisinde bitmek zorunda… Ve tekrar Gülbahar’ın tabirine nazaran Fenerbahçe, 22.40’ta bile flaş röportajları bitirememiş.
Yine talimat, yarım saatte bitecek olan flaş röportajların akabinde 5 dakika sonra basın toplantısının başlamasını öngörüyor ve birincisi deplasman grubunun hocası olmak üzere iki hocaya da 20’şer dakika mühlet veriliyor.
* * *
Şimdi Mourinho, bu süreçte beklemeyi kendisine saygısızlık olarak görüyor. Üstelik, Galatasaray Teknik Yöneticisi Okan Buruk, basın toplantısını 14 dakika ile tamamlamasına karşın… Ya yabancı bir teknik adam olsaydı, konuşmasının yanında çeviri için de muhakkak bir müddet olsaydı, bu mühlet daha da uzayabilirdi.
Çeşitli kulüplerde profesyonel olarak vazife yapan bir arkadaşım, şöyle yorum yaptı:
“Mourinho dua etsin, ya Okan Buruk’un yerine Hikmet Karaman olsaydı…”
CAS fazla mesai yapıyor!
Dünyada olduğu üzere, Türkiye’de de menajerler, futbol dünyasının bir gerçeği… Her ne kadar, “Kulübün kapısından menajer giremez” deseniz de, hangi futbolcuyu transfer ederseniz edin, “komisyon” ismi altında birilerine bir şeyler vermek zorundasınız.
“Vermiyorum” demek de kurtuluş değil… Adamların elinde kapı üzere mukaveleler olunca, Milletlerarası Spor Tahkim Mahkemesi’nde (CAS) Türk gruplarının belgesi kabardıkça kabarıyor. İşte size Beşiktaş’ın CAS sürecindeki menajer evrakları:
* Rachid Ghezzal’ın menajerinin açtığı, iki belgeden kalan toplam 1 milyon euroluk dava…
* Alexander Mark David Oxlade-Chamberlain’in menajerinin istediği 300 bin euro…
* Vincent Aboubakar’ın menajerinin 260 bin euro talebi…
* Milot Rashica’nın menajerinin istediği 240 bin euro…
* Bakhtiyor Zaynutdinov’un menajeri tarafından açılan 140 bin euroluk dava…
* Valerin İsmael’in menajerinin toplam 200 bin euro talebi…
* Jackson Muleka’nın menajerinin 150 bin euroluk davası…
* Romain Saiss’in menajerinin 150 bin euroluk temsilcilik fiyatı talebi…
Dikkatinizi çekerim, bunlar yalnızca CAS’ta bulunanlar ve menajer olanlar… Türkiye’de mahkemede devam eden ya da futbolcuların müracaatları hariç…
Bu paralar ödenmeyecekse neden mukavelelere koydunuz?
Hakemlik ve hakimlik
Ferhat Gündoğdu, Merkez Hakem Şurası’nın başına iki sefer geçti, hakemlik topluluğu yargı kapılarına dayanır oldu. Tahminen birçok mevzuda haklı olabilir, tahminen yaptığı operasyonların birçoklarının “yapılması gerektiği” savunuluyor olabilir. Lakin bunların hiçbiri adaletin dışında olamaz.
Hani eskilerin tabiriyle, “kılıfına uydurmak” var ya, bunu bile başaramadılar. Girişte Türk hakemliği yargı kapılarında dedim lakin, futbolun yargısı olan Tahkim Heyeti’nde natürel ki… Aslında, oradakiler “hakim” karşısındakiler “hakem”… İki taraf da adalet dağıtan, dağıtmak için misyon alanlar…
Tahkim, birinci olarak Abdülkadir Bitigen’in evrakını ele aldı ve duruşmalı bir oturumla karar noktasına geldi. Fakat öteki hakemlerin de “klasman”a itirazına bakacakları için biraz ağırdan aldıklarını varsayım etmek sıkıntı değil…
Türkiye Futbol Federasyonu’nun Bitigen için savunmasında, mealen, “Biz kimseyle kontrat yapmak zorunda değiliz” demiş. Ancak Bitigen cephesi, “Bizim itirazımız neden mukavele yapılmadığına değil ki… İtirazımız klasman dışı kalmasına” diyerek karşılık vermiş.
Tahkim Konseyi’ne söylenecek tek şey, haydi bakalım kolay gelsin.