Jinekolojik kanserlere karşı erken tanı önemli


Uzmanlar erken tanının kanser tedavisinde belirleyici olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Özellikle rahim ve yumurtalık kanseri gibi belirti vermeden sinsice ilerleyen kanserlerde düzenli jinekolojik muayenenin kritik olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Anestezi ve görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler jinekolojik kanserlerin cerrahisinde olumlu fark yarattı. Artık kombine tedavilerle çok daha başarılı ameliyatlar yapılabiliyor” dedi. 

Jinekolojik kanserler olarak adlandırılan kadın kanserleri arasında en sık görülen türün rahim kanseri olduğunu anlatan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Rahim kanserini yumurtalık kanseri ve rahim ağzı kanseri takip ediyor” dedi. Prof. Dr. Mustafa Ulubay, son 10 yıldır rahim ve yumurtalık kanserlerinin görülme sıklıklarında anlamlı bir artış gözlenmediğini de belirtti. 

 

Ailede yumurtalık ve rahim kanseri varsa dikkat 

Rahim ağzı kanseri haricindeki diğer jinekolojik kanserlerin çoğunlukla kişinin fizyolojik durumundan kaynaklanan, bazen ailesel öyküsünün etkili olduğu kanser türleri olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Özellikle yumurtalık ve rahim kanserleri ailesel, yani genetik geçişle ortaya çıkıyor ve ailede sonraki kuşakları da etkiliyor. Ayrıca çevre kirliliği, çeşitli kimyasallara maruz kalmak, obezite, diyabet gibi metabolik hastalıklar, hiç doğum yapmamış olmak ve erken yaşta ergenliğe girmek gibi çeşitli faktörler de jinekolojik kanserlerin nedenleri arasında. Rahim ağzı kanseri ise HPV virüsünden kaynaklanan bir kanser türü. Bu nedenle rahim ağzı kanserinde ailesel geçiş yok” diye konuştu.

 

Jinekolojik kanserler belirti vermeden ilerliyor 

Düzenli aralıklarla jinekolojik muayenelerini yaptıran her kadın için erken tanının mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Çünkü jinekolojik kanserler genellikle sessiz ilerliyor ve belirti vermiyor. Özellikle yumurtalık kanseri. Bu konuda maalesef mamografi gibi etkin bir tarama yöntemi yok. Dolayısıyla rutin kontroller hayati öneme sahip. Hızlı kilo verme, karın ağrısı, ele gelen kitleler, alışılmışın dışında ağrılar… Hepsinin yumurtalık ve bağırsak kanserleri için uyarıcı belirtiler olabileceği de göz önünde tutulmalı. Rahim ağzı kanserinde ise HPV bazlı taramalar mevcut. Buna göre HPV pozitifliği olan hastalar daha sık aralıklarla takip edilmeli” dedi.

 

“Doğum yapmayan her kadın kansere yakalanır” demek doğru değil

Jinekolojik kanserlerde hiç doğum yapmamış olmanın bir risk faktörü olduğunu ancak her doğum yapmamış kadının kanser olacağını söylemenin doğru olmadığını paylaşan Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Özellikle düzenli doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda yumurtalık kanseri riski azalıyor. Ayrıca sigara içmemek ve sağlıklı beslenme tarzı kadınlarda yumurtalık kanseri riskinin düşürülmesini destekliyor” açıklamasında bulundu.

Menopoz sonrası adet kanaması rahim kanseri için belirteç olabilir

Menopoz sonrası yaşanan kanamaların rahim kanseri için bir belirti olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Eğer adetin kesildiği 12 aylık dönemin sonunda kanama olursa, bu durum rahim kanserini akla getirmeli ve mutlaka doktora başvurulmalı. Kötü kokulu akıntılar, genç kadınlarda geçmeyen vajinal enfeksiyonlar, ilişki sırasında ya da sonrasında kanama gibi belirtiler ise rahim ağzı kanserinin geç dönem bulgularından. Bu yüzden yılık jinekolojik muayenelerle erken dönemde tanı konması mümkün” diye konuştu.

 

Rahim ağzı kanserinden korunmak için 14 yaşından itibaren aşı olunabilir 

14 yaşından itibaren aşı olunabildiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Rahim ağzı kanseri kadınlarda HPV virüsü nedeniyle ortaya çıktığı için özellikle kız çocuklarının aşılanması çok önemli” dedi. 

 

Gebelik devam ederken özel durumlarda kemoterapiye de geçilebiliyor

Gebelikte kanserle karşılaşmanın iki kat daha zor bir durum olduğunu paylaşan Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Eğer erken gebelik haftalarında rahim ağzı kanseri saptanırsa ve hızla ilerleyeceği düşünülüyorsa ailenin de görüşü alınarak gebeliğin sonlandırılmasına karar verilir. Ancak hasta doğuma yakınsa (32. hafta sonrası), tedaviye bebeğin doğumundan sonra başlanabilir. Bu hastalarda bazen özel durumlarda gebelik devam ederken kemoterapiye de geçilebiliyor” şeklinde konuştu.

 

Jinekolojik kanserlerde cerrahi çok önemli

Özellikle kanser tedavilerinde cerrahinin yerinin çok büyük olduğunu hatırlatan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Hastanın sağ kalımını artırıyor ve hastalığın tekrar etme riskini azaltıyor. Ancak kanser hastaları için günümüzde farklı tedavi seçeneklerinin bir arada kullanıldığı ve daha etkin sonuçların alındığı kombine tedaviler öne çıkıyor. 1900’lü yılların başlarında yumurtalık kanseri hastalarında ortalama sağ kalım 6 aydı ve hastaların çoğu ameliyat ortamında kaybediliyordu. Oysa 2000’li yıllar itibariyle artık bu hastaların neredeyse tamamı sağlıklı bir şekilde evlerine dönüyor. Ameliyat sonrasında hastalığın tekrar etmesi halinde ise hastalar ikinci ameliyatlarını da rahatlıkla olabiliyor” dedi.

Zaman içinde anestezi ve görüntüleme yöntemlerinde yaşanan gelişmelerle günümüzde cerrahi tedavilerde uzun bir yol kat edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Ulubay, “Özellikle rahim ve rahim ağzı kanserlerinde başarıyla uygulanan, cerrahın tümörleri daha iyi görmesini ve daha hassas kesiler yapmasını sağlayan robotik cerrahi de bu gelişmelerden biri. Diğer bir gelişme, yumurtalık ve karın içi kanser türlerinde cerrahiye ek olarak uygulanan sıcak kemoterapi. Bu yeni yöntem sayesinde daha uzun süre sağ kalım elde edilebiliyor. Özellikle rahim ve rahim ağzı kanserlerinde radyoterapi, yeni akıllı ilaçlar ve immünoterapi gibi daha pek çok güçlü seçenek bugün kanser tedavilerinde multidisipliner bakışın da olmazsa olmazları artık” açıklamasında bulundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir